SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’T TEYEMMÜM

<< 224 >>

باب: التيمم فيالحضر، إذا لم يجد الماء وخاف فوت الصلاة.

3. MUKİM'İN SU BULAMADIĞI VE NAMAZIN GEÇMESİNDEN ENDİŞE ETTİĞİ ZAMAN TEYEMMÜM ALMASI

 

-وبه قال عطاء، وقال الحسن، في المريض عنده الماء، ولا يجد من يناوله: يتيمم. وأقبل ابن عمر من أرضه بالجرف، فحضرت العصر بمربد فصلى، ثم دخل المدينة والشمس مرتفعة، فلم يعد.

Atâ'ya göre mukîm olan biri su bulamaz ve namaz vaktinin çıkmasından emdişe ederse teyemmüm edip namaz kılar.  Hasan-ı Basrî yanında su bulunan fakat kendisine abdest aldıracak birini bulamayan hastanın teyemmüm edeceğini söylemiştir.  İbn Ömer, Cüruftaki bağından geliyordu. Merbedi'n-neam'da iken ikindi ıamazı oldu.   O da, namazını kıldı. Sonra Medine'ye gitti. Şehre girdiği zaman henüz batmamıştı. Ama o, namazını tekrar kılmadı.

 

حدثنا يحيى بن بكير قال: حدثنا الليث، عن جعفر بن ربيعة، عن الأعرج قال: سمعت عميرا، مولى ابن عباس، قال: أقبلت أنا وعبد الله بن يسار، مولى ميمونة زوج النبي صلى الله عليه وسلم، حتى دخلنا على أبي جهيم بن الحارث بن الصمة الأنصاري، فقال أبو الجهيم: أقبل النبي صلى الله عليه وسلم من نحو بئر جمل، فلقيه رجل فسلم عليه، فلم يرد عليه النبي صلى الله عليه وسلم، حتى أقبل على الجدار، فمسح بوجهه ويديه، ثم رد عليه السلام.

 

[-337-] İbn Abbâs'ın azatlı kölesi Umeyr'den şöyle nakledilmiştir: "Meymûne (r.anha) validemizin azatlı kölesi Abdullah İbn Yesâr ile birlikte geliyorduk. Nihayet msardan Ebu Cüheym İbn Haris İbn Sımme'nin yanına vardık. Ebu Cüheym şöyle dedi: "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) cemel denilen yerden geliyordu. Adamın biri onu karşılayıp selam verdi. Ama Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adamın selâmını almadı. Bir duvara yöneldi, yüzünü ve elini meshetti. Daha sonra adamın selamına karşılık verdi."

 

 

AÇIKLAMA:     (Mukîm Birinin, Su Bulamadığı ve Namaz Vaktinin Çıkmasından Endişe Et­tiği Durumlarda Teyemmüm Alması) Bu başlıkla İmam Buhârî, teyemmümü iki şarta bağlamıştır. Biri namazın çıkma endişesi, diğeri ise suyun bulunmamasıdır. Suyu kullanamamak da, suyun bulunmamasıyla aynı hükümdedir.

 

Cüruf, Medine dışında kalan bir yerin adıdır. Sefere çıkılacağı zaman, as­kerler burada toplanırdı.

 

Merbed ise Medine'ye bir mil uzaklıkta bulunan bir yerin ismidir. Bu rivayet göstermektedir ki İbn Ömer, mukîm birinin teyemmüm yapabileceği görüşünde­dir. Çünkü, bu kadar uzaklıktaki bir yere gidip gelmek seferilik kategorisine girmez. Bu sayede söz konusu rivayet bâb başlığına uygun olur.

 

Hadisten anlaşılan manaya göre İbn Ömer, vaktin çıkıp çıkmamasına bakmamıştır. Çünkü Medi­ne'ye girdiği vakit, güneş hâlâ batmamıştı. Ancak burada bazı ihtimaller söz ko­nusudur. Mesela ibn Ömer, Medine'ye varmadan vaktin çıkacağını düşünmüş olabilir. Belki de, abdestİ olmadığı için teyemmüm almamıştır. Zira o, müstehap kabul ettiğinden her namaz için abdest alıyordu. Burada da, abdestli olabilir. Namaz kılmak İsteyince âdeti gereği abdest almak istemiş, su bulamayınca da, abdest yerine teyemmümle yetinmiş olabilir. Buna göre bu rivayet bâb başlığı ile, ancak mukîm olan kimsenin teyemmüm almasının caiz olması uyum içinde olabilir.

 

İbn Ömer'in namazını tekrar kılmaması, mukîm iken teyemmüm alan kim­senin namazını iade etmemesi gerektiğini söyleyen kimseler İçin delil olmaz. Çünkü, bu ihtimaller bulunduğu için, İbn Ömer'e namazını yeniden kılmasının gerekmediği hususunda ittifak vardır.

 

Bu meselenin aslı hakkında selef arasında farklı görüşler vardır. Mesela İmam Mâlik, mukîm iken teyemmüm alıp namaz kılan kimsenin, namazını yeni­den kılmasının gerekmediği görüşünü benimsemiştir. İbnu Battal bu görüşü şu şekilde izah etmiştir: "Teyemmüm, namaz vakti girdiği zaman yolcu ve hastalar için getirilmiş bir uygulamadır. Su kullanamayacak durumda olan mukîm kim­seler İçin de, kıyas yoluyla geçerlidir."

 

İmam Şafiî ise, bu konuda şöyle söylemiştir: "Bu tür olaylar pek nadir ol­duğu için, kişinin namazını yeniden kılması gerekir."

 

Ebu Yusuf ile Züfer ise şunu demiştir: "Böyle bir durumda olan kimse, vakit çıksa bile su buluncaya kadar namaz kılmaz."

 

(Bi'ri cemel denilen yerden ) Burası, Medine'de bilinen bir yerin adıdır. Bu hadis, Nebi s.a.v. teyemmüm alırken yanında suyun bu­lunmadığı şeklinde anlaşılır. Kanaatime göre bu, Buhârî'nin tasarrufunun bir gereğidir. Ancak bu hadisi mukim olan kimselerin teyemmüm alabileceğine delil getirmesi eleştirilmiştir. Gerekçe olarak da, teyemmümün Allah'ı anmak için alındığı gösterilmiştir. Çünkü "Selam" lafzı Allah'ın isimlerinden biridir. Burada namaz kılabilecek duruma gelmek kasdedilmemiştir. Bu eleştiriye şu şekilde cevap verilmiştir: "Nebi s.a.v. abdestli olmadan selâma karşılık vermesi caiz iken, mukîm olduğu sırada teyemmüm alıp ondan sonra selâmı almıştır. O halde, her kim mukîm iken namaz vaktinin çıkmasından en­dişe ederse öncelikli olarak teyemmüm alabilir. Çünkü imkan varken abdestsiz namaz kılınamaz." Bir cevap da şu şekilde verilmiştir: "Nebi s.a.v., bu te­yemmüm ile abdestsizliğe son vermeyi veya yasak bir şeyi mubah hale getirmeyi kasdetmemiştir. Bununla abdestli kimselere benzemek istemiştir. Bu durum, Ramazanda oruç tutmamaları caiz olan kimselerin oruç tutmaya devam etmele­rinin uygun olabileceğine benzer. Ya da bununla hadesi azaltmak istemiştir. Tıpkı daha önce geçtiği gibi, cünüp kimselerin abdest ile hadesi azaltması gibi.

 

İbn Battal, teyemmümün mutlaka topraktan alınması gerekmediğine bu ha­disi delil olarak getirmiştir. Bu hususta "malum olduğu üzere duvardan Hz. Pey­gamber'in eline toprak bulaşmamıştır" demiştir. Ancak bunun ihtimal dahilinde olduğu belirtilerek görüşü çürütülmüştür. Daha önce İmam Şafiî rivayetinde  geçtiği üzere, duvarda toprak yoktu. Bu yüzden Hz. Peygam­ber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) âsâsı ile duvarı kazımak ihtiyacı duymuştu.