باب:
التيمم
فيالحضر، إذا
لم يجد الماء
وخاف فوت
الصلاة.
3. MUKİM'İN SU BULAMADIĞI VE NAMAZIN GEÇMESİNDEN ENDİŞE ETTİĞİ
ZAMAN TEYEMMÜM ALMASI
-وبه
قال عطاء،
وقال الحسن،
في المريض
عنده الماء،
ولا يجد من
يناوله:
يتيمم. وأقبل
ابن عمر من
أرضه بالجرف،
فحضرت العصر
بمربد فصلى،
ثم دخل المدينة
والشمس
مرتفعة، فلم
يعد.
Atâ'ya göre mukîm olan biri su bulamaz ve namaz vaktinin
çıkmasından emdişe ederse teyemmüm edip namaz kılar. Hasan-ı Basrî yanında su bulunan fakat
kendisine abdest aldıracak birini bulamayan hastanın teyemmüm edeceğini
söylemiştir. İbn Ömer, Cüruftaki
bağından geliyordu. Merbedi'n-neam'da iken ikindi ıamazı oldu. O da, namazını kıldı. Sonra Medine'ye gitti.
Şehre girdiği zaman henüz batmamıştı. Ama o, namazını tekrar kılmadı.
حدثنا
يحيى بن بكير
قال: حدثنا
الليث، عن
جعفر بن
ربيعة، عن
الأعرج قال:
سمعت عميرا،
مولى ابن
عباس، قال: أقبلت
أنا وعبد الله
بن يسار، مولى
ميمونة زوج
النبي صلى
الله عليه
وسلم، حتى
دخلنا على أبي
جهيم بن
الحارث بن
الصمة الأنصاري،
فقال أبو
الجهيم: أقبل
النبي صلى
الله عليه
وسلم من نحو
بئر جمل،
فلقيه رجل
فسلم عليه،
فلم يرد عليه
النبي صلى
الله عليه
وسلم، حتى
أقبل على
الجدار، فمسح
بوجهه ويديه،
ثم رد عليه السلام.
[-337-] İbn Abbâs'ın azatlı kölesi Umeyr'den şöyle nakledilmiştir: "Meymûne
(r.anha) validemizin azatlı kölesi Abdullah İbn Yesâr ile birlikte geliyorduk.
Nihayet msardan Ebu Cüheym İbn Haris İbn Sımme'nin yanına vardık. Ebu Cüheym
şöyle dedi: "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) cemel denilen yerden
geliyordu. Adamın biri onu karşılayıp selam verdi. Ama Allah Resulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) adamın selâmını almadı. Bir duvara yöneldi, yüzünü ve elini
meshetti. Daha sonra adamın selamına karşılık verdi."
AÇIKLAMA: (Mukîm Birinin, Su Bulamadığı ve Namaz
Vaktinin Çıkmasından Endişe Ettiği Durumlarda Teyemmüm Alması) Bu başlıkla
İmam Buhârî, teyemmümü iki şarta bağlamıştır. Biri namazın çıkma endişesi,
diğeri ise suyun bulunmamasıdır. Suyu kullanamamak da, suyun bulunmamasıyla
aynı hükümdedir.
Cüruf, Medine dışında kalan bir yerin adıdır. Sefere çıkılacağı
zaman, askerler burada toplanırdı.
Merbed ise Medine'ye bir mil uzaklıkta bulunan bir yerin
ismidir. Bu rivayet göstermektedir ki İbn Ömer, mukîm birinin teyemmüm
yapabileceği görüşündedir. Çünkü, bu kadar uzaklıktaki bir yere gidip gelmek
seferilik kategorisine girmez. Bu sayede söz konusu rivayet bâb başlığına uygun
olur.
Hadisten anlaşılan manaya göre İbn Ömer, vaktin çıkıp
çıkmamasına bakmamıştır. Çünkü Medine'ye girdiği vakit, güneş hâlâ batmamıştı.
Ancak burada bazı ihtimaller söz konusudur. Mesela ibn Ömer, Medine'ye
varmadan vaktin çıkacağını düşünmüş olabilir. Belki de, abdestİ olmadığı için
teyemmüm almamıştır. Zira o, müstehap kabul ettiğinden her namaz için abdest
alıyordu. Burada da, abdestli olabilir. Namaz kılmak İsteyince âdeti gereği
abdest almak istemiş, su bulamayınca da, abdest yerine teyemmümle yetinmiş
olabilir. Buna göre bu rivayet bâb başlığı ile, ancak mukîm olan kimsenin
teyemmüm almasının caiz olması uyum içinde olabilir.
İbn Ömer'in namazını tekrar kılmaması, mukîm iken teyemmüm alan
kimsenin namazını iade etmemesi gerektiğini söyleyen kimseler İçin delil
olmaz. Çünkü, bu ihtimaller bulunduğu için, İbn Ömer'e namazını yeniden
kılmasının gerekmediği hususunda ittifak vardır.
Bu meselenin aslı hakkında selef arasında farklı görüşler
vardır. Mesela İmam Mâlik, mukîm iken teyemmüm alıp namaz kılan kimsenin,
namazını yeniden kılmasının gerekmediği görüşünü benimsemiştir. İbnu Battal bu
görüşü şu şekilde izah etmiştir: "Teyemmüm, namaz vakti girdiği zaman
yolcu ve hastalar için getirilmiş bir uygulamadır. Su kullanamayacak durumda
olan mukîm kimseler İçin de, kıyas yoluyla geçerlidir."
İmam Şafiî ise, bu konuda şöyle söylemiştir: "Bu tür olaylar
pek nadir olduğu için, kişinin namazını yeniden kılması gerekir."
Ebu Yusuf ile Züfer ise şunu demiştir: "Böyle bir durumda
olan kimse, vakit çıksa bile su buluncaya kadar namaz kılmaz."
(Bi'ri cemel denilen yerden ) Burası, Medine'de bilinen bir
yerin adıdır. Bu hadis, Nebi s.a.v. teyemmüm alırken yanında suyun bulunmadığı
şeklinde anlaşılır. Kanaatime göre bu, Buhârî'nin tasarrufunun bir gereğidir.
Ancak bu hadisi mukim olan kimselerin teyemmüm alabileceğine delil getirmesi
eleştirilmiştir. Gerekçe olarak da, teyemmümün Allah'ı anmak için alındığı
gösterilmiştir. Çünkü "Selam" lafzı Allah'ın isimlerinden biridir.
Burada namaz kılabilecek duruma gelmek kasdedilmemiştir. Bu eleştiriye şu
şekilde cevap verilmiştir: "Nebi s.a.v. abdestli olmadan selâma karşılık
vermesi caiz iken, mukîm olduğu sırada teyemmüm alıp ondan sonra selâmı
almıştır. O halde, her kim mukîm iken namaz vaktinin çıkmasından endişe ederse
öncelikli olarak teyemmüm alabilir. Çünkü imkan varken abdestsiz namaz
kılınamaz." Bir cevap da şu şekilde verilmiştir: "Nebi s.a.v., bu teyemmüm
ile abdestsizliğe son vermeyi veya yasak bir şeyi mubah hale getirmeyi
kasdetmemiştir. Bununla abdestli kimselere benzemek istemiştir. Bu durum,
Ramazanda oruç tutmamaları caiz olan kimselerin oruç tutmaya devam etmelerinin
uygun olabileceğine benzer. Ya da bununla hadesi azaltmak istemiştir. Tıpkı
daha önce geçtiği gibi, cünüp kimselerin abdest ile hadesi azaltması gibi.
İbn Battal, teyemmümün mutlaka topraktan alınması gerekmediğine
bu hadisi delil olarak getirmiştir. Bu hususta "malum olduğu üzere
duvardan Hz. Peygamber'in eline toprak bulaşmamıştır" demiştir. Ancak
bunun ihtimal dahilinde olduğu belirtilerek görüşü çürütülmüştür. Daha önce
İmam Şafiî rivayetinde geçtiği üzere,
duvarda toprak yoktu. Bu yüzden Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) âsâsı ile duvarı
kazımak ihtiyacı duymuştu.